19 Ağustos 2010 Perşembe

yarım kalan ağıt

bir monoloğa girişircesine, susuyorum.

bir insanın bu yaşamda değeri nedir?yaşarken yok sayılan birarada bulunmaktan ısrarla kaçındığım,aynı ortamı paylaştığım anları ise görev kabilinden saydığım ama herşeye rağmen varoluşu seni rahatlatan içine güven hissi dolduran o insan çekip gittiğinde hissettiklerim biteviye uzayıp giden ertelemeler mi olmalıydı?anımsayamadığım bir soneyi anlamsızca onunla ilişkilendirmek; kayıp soneyi bir türlü bulamayışım hazırlıksız yakalandığım bu son vedayı geciktirmek için mi? beni kahreden o berbat ağustos sabahında son yolculuğuna çıkarken ona yetişemeyişim mi yoksa durmadan ertelediğim kendi yolculuğumun anlamsızlığını gidişi ile yüzüme bir tokat gibi çarpmasımıydı?

akintiyakarşiakıntininiçinde

Hiç yorum yok: