Language is a skin: I rub my language against the other. It is as if I had words instead of fingers, or fingers at the tip of my words. My language trembles with desire... Roland Barthes
3 Eylül 2014 Çarşamba
ve suçlu olduğumuzu çoktan biliyoruz
bir şey yapılması gerektiğini ve de hemen
çoktan biliyoruz
ama daha erken olduğunu bir şey yapmak için
ama artık geç olduğunu bir şey daha yapmak için
çoktan biliyoruz
ve işlerimizin yolunda olduğunu
ve bunun böyle süreceğini
ve bunun anlamı olmadığını
çoktan biliyoruz
ve suçlu olduğumuzu
ve suçlu oluşumuzda bir suçumuz olmadığını
ve elimizden bir şey gelmeyişinde suçlu olduğumuzu
ve bunun bize yettiğini
çoktan biliyoruz
ve belki de ağzımızı tutmanın daha iyi olacağını
ve ağzımızı tutmayacağımızı
çoktan biliyoruz
çoktan biliyoruz
ve kimseye yardım edemiyeceğimizi
ve bize kimsenin yardım etmeyeceğini
çoktan biliyoruz
ve yetenekli olduğumuzu
ve hiç ve gene hiç arasında seçme yapabileceğimizi
ve bu sorunu temelden incelememiz gerektiğini
ve çaya iki tane şeker attığımızı
çoktan biliyoruz
ve baskıya karşı olduğumuzu
ve sigaraların pahalılaştığını
çoktan biliyoruz
ve her seferinde bir şeyin olacağını önceden kestirdiğimizi
ve her seferinde haklı çıkacağımızı
ve bundan bir şey çıkmayacağını
çoktan biliyoruz
ve her şeyin yalan olduğunu
çoktan biliyoruz
ve bir şeyi atlatmanın her şey değilde hiçbir şey olduğunu
çoktan biliyoruz
ve bizim bunu atlatacağımızı
çoktan biliyoruz
ve bütün bunların yeni olmadığını
ve yaşamanın güzel olduğunu
ve bunun her şey olduğunu
çoktan biliyoruz
çoktan biliyoruz
çoktan biliyoruz
ve bunu çoktan bildiğimizi
çoktan biliyoruz.
Hans Magnus ENZENSBERGER
Çeviri: Sezer DURU
Etiketler:
Hans Magnus Enzensberger,
Sezer DURU
yürüyen adam
yürüyen adam
alnı yukarda
kırmızı boyun atkısı rüzgarda
yürüyor.
yürüyor adım adım
yürüyor ağır ağır
yürüyor...
rüzgar deniz gibi köpürüyor
esiyor deniz rüzgar gibi
akıyor iki yandan ışıklar
düşen yıldızlar gibi
sesler geliyor derinden
kalbin uzak sahillerinden:
- nereye gidiyorsun yavrum benim nereye?
dön sengilim, dön kardeşim,
dön evimin erkeği, dön geriye...
yürüyor o
ıslıkla kızgın bir ölüm marşı çalarak
yürüyor o
gövdesi bir gemi gibi yükselerek, alçalarak.
yürüyor adım adım
yürüyor ağır ağır
yürüyor...
kim bilir
belki bir daha sokmayacak parmaklarını
dizi dibinde dikiş diken kardeşlerinin sarı saçlarına,
ve belki bir daha altında yatıp
güneşe giden yeşil bir yola bakar gibi
bakmayacak gürgen ağaçlarına...
yürüyor o, yürüyor.
açık geniş adımlarla arşınlıyor yolları.
ağır iki balyoz gibi sallanıyor kolları.
kıllı göğsü bir kalkan gibi kabarık...
işitmiyor artık
hep aynı tahta masanın başında akşamlayan
hasta topal dostların
kalbe karanfil ruhu gibi damlayan
sözlerini.
çıplak
iki bıçak
gibi çekmiş yüzünde gözlerini
yürüyor düşmana doğru.
yürüyor adım adım
yürüyor ağır ağır
yürüyor...
nazım hikmet
Etiketler:
Nazım Hikmet,
yürüyen adam
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)